Obez bireylerin ağırlık kaybetmeleri bir anda olmamalıdır. Dengeli bir şekilde belirli periyotlarla ağırlık kaybetmelidirler. Ağırlık kaybı, haftada 0.5-1 kg geçmemelidir. Diğer bir ifadeyle kişi yavaş yavaş ve uzun bir sürede zayıflamalıdır. Böylece kişi ağırlık kaybederek kendisini daha iyi hissetmesine, yaşam kalitesinin artmasına, vücut işlevlerinin daha iyi çalışmasına, hastalık risklerinin azaltılmasına neden olur.
SİHİRLİ ŞOK DİYETLERİN SAKINCALARI
Kişiye özgü olmayan diyetler, özellikle gazete, dergi, internet vb. yerlerde bulunan, kişilerin özelliklerini dikkate almayan diyetler, kısa sürede hızlı kilo kaybı vaat eden “sihirli şok” diyetler, çok kısa sürede çok hızlı ağırlık kaybettirmektedir. Hızlı ağırlık kaybıyla şişmanlığın oluşturduğu risklerden daha tehlikeli bir durum olabilmektedir. Hızlı ağırlık kaybı ile kişi vücudun yağ kısmından değil, su kısmından kilo kaybeder. Bu da bizim kesinlikle istemediğimiz bir durumdur. Vücudun yaklaşık %60 sudur. Su vücut için vazgeçilmez kaynaktır. Vücutta su kaybının olması demek bağışıklık sisteminin zayıflamasına bu da hastalıklara zemin hazırlaması demektir. Vücudun su kaybıyla kalp-damar hastalıkları, böbrek hastalıları, osteoporoz(kemik erimesi) gibi birçok hastalık riskini arttırır.
Tek besin grubuna dayalı diyetler, zayıflattığı öne sürülen ve pek çok yan etkisi bulunan ilaçlarla beraber yapılana diyetler, çok sakıncalı sonuçlar doğurabilmektedir. Bu tür diyetler kısa sürede etkili olmasına rağmen ağırlık kaybı uzun sürede kalıcı olmamaktadır. Bu tür diyetlerin besin öğeleri yetersiz ve dengesiz olduğundan vitamin, mineral eksikliğine yol açar. Bu da yine hastalıklara zemin hazırlar.
ZAYIFLAMA DİYETLERİNDE DİKKAT EDİLECEK NOKTALAR
Kişinin ağırlığı, yaşı, cinsiyeti, boyu, mesleği, gün içinde hareket durumu, genetik yapısı, yaşam tarzı, beslenme tarzı, geçmiş hastalık öyküsü dikkate alınarak diyet programı hazırlanır. Her insanda bu gibi durumlar farklı olduğundan zayıflama diyetleri kişiye özeldir. Bundan dolayı diyet tedavisi, mutlaka bir diyetisyen kontrolünde yapılmalıdır. Çocukluk çağı şişmanlıklarının kalıcı olabileceği göz önünde bulundurularak ağırlık denetimi çocukluktan itibaren başlamalıdır. Öncelikle çocukluk çağından itibaren verilecek yeterli ve dengeli beslenme önerileri ile şişmanlığın oluşumu önlenmeli ve sürekli yapılacak eğitim programları ile yanlış olan beslenme alışkanlıklarında kalıcı değişiklikler oluşturularak doğru olan beslenme alışkanlıkları kazandırılmalıdır. Düzenli fiziksel aktivite yapılmalı, bu bir yaşam şekli haline getirilmelidir. Vücut ağırlığının korunmasında beslenme davranışlarının önemli olduğu unutulmamalı, sağlıklı yeme alışkanlıkları kazanılmalıdır.
Amacımız hastalara hızlı ağırlık kaybettirmek değil, yavaş yavaş sağlıklı bir şekilde ağırlık kaybettirmektir. Şu unutulmamalıdır ki; yavaş yavaş kaybedilen ağırlıkları korumak kolaydır ancak hızlı kaybedilen ağırlığı korumak zordur.
Diyetisyen Mehmet Fatih KİŞİOĞLU